11 Kasım 2008 Salı

VERİMLİ DERS ÇALIŞMA YOLLARI

1. Ne İstediğini Belirleme
Ne istediğinizi belirlemek, uzak ve yakın hedeflerinizi belirlemenizde
başlangıç noktasıdır. Uzak hedefinizi iyi bir okula yerleşmek olarak
belirlediğinizde, buna ulaşmanız için öncelikle derslerinizde başarılı olmanız ve şu
an devam etmekte olduğunuz okulu başarıyla tamamlamanız yakın hedefleriniz
olacaktır. Yakın hedefleriniz için başarılı olmak fikrinden ve motivasyonundan
uzaklaşarak sadece sınava hazırlanmak, sizin uzak hedefinizi gerçekleştirmenizde
önemli bir engel olabilir. Ne istediğini belirleme, sadece sınava hazırlık için
geçerli bir durum değildir. Tüm hayatınızda kullanabileceğiniz sağlıklı bir
reçetedir. Herhangi bir dersin sınavında başarılı olma, herhangi bir konuda
problem çözme tekniğini öğrenme kararı da yakın hedeflerimiz arasında olabilir

24 Ekim 2008 Cuma

SINAV KAYGISININ ÖĞRENME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Kaygı Başarıya Düşman Mı Dost Mu? Kaygı Hiç mi Olmamalı? Hangi Noktadan
Sonra Esaret Başlıyor?
Öğrenme, kişinin yaşamını sürdürebilmesi ve süregelen yaşamdan doyum alması için
gerekli tüm bilgi, eylem ve becerilerin kazanılması sürecidir. Bu süreçte yaşamdan haz
duyulabilmesi, hedef ve beklentilerin belirlenmesi ve kişinin yaşam enerjisini artırması için
bir parça kaygı taşıması gereklidir. Bu nedenle kaygıyı hayatımızdan tamamen çıkartmak
yerine, onunla mücadele ederek kontrol altında tutmak, onun varlığından faydalanmak
gerçekçi bir çözüm olacaktır.
Normal düzeydeki bir kaygı kişiye; istek duyma, karar alma, alınan kararlar
doğrultusunda enerji üretme ve bu enerjiyi kullanarak performansını yükseltme açısından
yardımcı olur. Hiç kaygı yaşamadığımız durumlarda ise, yapılacak olan işi elden geldiğince iyi
yapmak için içimizde bir istek oluşmadığından sonuç genellikle olumsuz olmaktadır.
Ancak yaşanan kaygı çok yoğun ise, kişinin enerjisini verimli bir biçimde kullanması,
dikkatini ve gücünü yapacağı işe yönlendirmesi engellenir. Kişi potansiyelini tümüyle
kullanamaz ve beklenen performansa erişemez.

23 Ekim 2008 Perşembe

KAYGIYI ARTIRAN ANNE BABA TUTUMLARI

Sayın anne-babalar;
• Çocuklarınızdan çok erken yaşlardan itibaren sürekli ve performansının üzerinde
başarı beklemeniz ve bunu sık sık tekrarlamanız,
• Herhangi bir başarısızlık ve yetersizlik durumunda olumsuz eleştirmeniz,
olumsuz sıfatlar takmanız (ki çocuklarınız kendisine atfettiğiniz sıfat ve
başarısızlıkları benimseyip, kabullenebilir),
• Çocuğunuzun çalışma yöntemi ve zaman planlamasına yönelik yaptığınız olumsuz
eleştiriler (Bu kadar çalışma ile hiçbir şey yapamazsın),
• Sınavı kazanamadığı takdirde çocuğunuzun gelecekteki yaşantısının nasıl olacağına
ilişkin tahminleriniz (Eğer kazanamazsan iyi bir mesleğin olamaz, her şey biter,
nitelikli bir işe sahip olamazsın),
• Sınavın sizin ve çocuğunuz açısından bir kişilik ölçüsü olarak görmeniz (Hepimiz
rezil oluruz),
• Onun yaptığı ve elde ettiklerini takdir etmeyip, daha iyisini yapmasını istemeniz,
onu başkaları ile kıyaslamanız (bu şekilde çocuğunuzda gelişmesine neden
olabileceğiniz mükemmeliyetçi ve rekabetçi kişilik yapısı kaygıyı artırır)
gibi tutum ve davranışlar sınav kaygısının artmasına ve baş edilmesi zor bir hâl
almasına neden olmaktadır,
Ayrıca;
• Sizin kaygınız yoğun oldukça çocuğunuzun da kaygısı artacaktır. Dolayısıyla sınav
başarısı konusunda yaşadığınız kaygı çocuğunuzun performansını düşüren bir
nedene dönüşebilmektedir.
• Sınav hazırlığında nelere öncelik verileceği, eksikliklerin nasıl tamamlanacağı ve
sınavda gösterilen performansın ne olacağı konusu siz söz ettikçe, çocuğunuzu da
kaygılandırıp, onun dikkatini dağıtacaktır,

22 Ekim 2008 Çarşamba

KAYGIYI ARTIRAN DURUMLAR NELERDİR?

Yaşam Şekli İle İlgili Nedenler
Fizyolojik ihtiyaçların karşılanamaması sonucu oluşabilecek uykusuzluk, yanlış
beslenme, yeterince dinlenememe gibi durumlar dikkatin yoğunlaşmasını
engellediğinden, hata yapma olasılığını artırır ve öncelik verilmesi gereken
sorumlulukların ihmal edilmesine yol açabilir,
Bilgi İhtiyacı
Doğru sınav stratejilerini ve verimli çalışma metotlarını bilmeme, ön bilgi
eksiklikleri, kaygı azaltma tekniklerinin ne zaman ve nasıl kullanılacağının
(çalışırken, sınavdan önce, sınav sırasında) bilinmemesi durumu.
Çalışma Tarzı
Yetersiz ve etkisiz çalışma, tutarsız ve ilgisiz konulara çalışma, dikkatin
yoğunlaşamadığı bir ortamda çalışma, çalışmaya zamanında başlayamamaktan
dolayı yeterince hazır olmama düşüncesi ya da yeterince zaman ayrılsa bile
zamanın verimli kullanılmamasından dolayı konuların eksik kalması, tekrar yapma
fırsatının olmaması gibi nedenlerle sürekli sınav kaygısı yaşama ve hazır olmadığını
hissetme.
Psikolojik Faktörler
-Akılcı ve gerçekçi olmayan olumsuz düşünce ve inançlar(Bu sınav son şansım,
kazanamazsam hayatım biter, annem babam beni öldürür, başkaları ne düşünür, annebabamı
utandıracağım).
-Performans ile ilgili olumsuz özeleştiriler(Herkes benden daha zeki, ne yaparsam
yapayım kazanamayacağım).
-Gerçekçi olmayan talepler (Potansiyelinin çok üstünde beklentiye girmek, bu
başarıyı elde edemediği takdirde).
-Gerçekleşebilecek sonuçlara ilişkin olumsuz tahminler (Bu sınavı kaybedersem
hayatımdaki her şeyin sonu olur, bir daha hiçbirşey düzelmez).

21 Ekim 2008 Salı

SINAV KAYGISININ BELİRTİLERİ

Zihinsel Belirtileri
Zihinsel belirtiler, daha çok sınav kaygısını tetikleyen düşüncelerden oluşmaktadır.
Bu düşünceler “yapamayacağım, başaramayacağım, arkadaşlarıma ve öğretmenlerime rezil
olacağım, vb.” gibi felaket ve her şeyin sonu yorumları nedeniyle, panik olma, ders
çalışmada dikkatini toplayamama, uzun süreli konsantrasyon sağlayamama, uykusuzluk,
unutkanlık, bilgileri organize etmede zorluk, konuları hatırlamada zorluk, sabırsızlık
yaşanır.
Fizyolojik Belirtileri
Uykusuzluk, çarpıntı, kabus görme, korku, terleme, mide bulantısı, kusma, ağız
kuruluğu, terleme ya da titreme, ateş basması, baş ağrısı ya da dönmesi, yüz kızarması,
göğüste sıkışma, nefes alıp vermenin hızlanması, sürekli idrara çıkma ihtiyacı duyma,
ellerin terlemesi…
Duygusal Belirtileri
Gerginlik, sinirlilik, öfke, karamsarlık, korku (bildiklerini unutma korkusu), endişe
(sürenin yetmeyeceğine ve olumsuz düşüncelerden kaynaklı), panik, kendine güvenin
azalması, mutsuzluk, isteksizlik,boşverme….
Bu belirtiler sadece OKS ya da SBS gibi uzun süreli hazırlık sürecinden geçilerek
girilen sınavlara hazırlanırken görülen belirtiler değil; tüm sınavlar için sınav günü
yaklaştıkça, sınav günü ve sınav anında da genelde yoğunlaşarak hissedilen duygular
olduğu yapılan araştırmalarla desteklenmektedir. Öğrenciler sınav öncesi sınava bir türlü
başlayamadıklarını, okurken soruları anlamada güçlük çektiklerini; ancak sınavın sonlarına
doğru bu duyguların azaldığını sıklıkla ifade ederler.
Sonuçta hemen hemen hepimiz sınavlardan önce ve sınav sırasında gerginlik ve
heyecan hissedebiliriz. Bu aslında motive edici ve çalışmak için uyarıcı olabilir. Ancak
aşırı yoğunlaştığı zaman yukarıda söz edilen belirtiler görülür ve bu belirtilerde olumsuz
sonuçlar yaratabilir. Bu yüksek kaygı dikkatin bölünmesine yol açar ve başarısız olunacağı
inancını tetikler.
Sınav başarısının düşmesinde endişenin etkisinin yoğun duygulanıma oranla daha fazla
olduğu bilinmektedir. Endişenin yol açtığı olumsuz düşünceler, öğrencinin sınava
odaklanmasını sağlayan zihinsel enerjinin hedefinden uzaklaşarak, dağılmasına yol açabilir
ve öğrencinin performansı var olan potansiyelinin çok altında kalır.

20 Ekim 2008 Pazartesi

SINAV KAYGISI NEDİR ?

Sınav Kaygısı Neden Oluşur?Nasıl Ortaya Çıkar? Endişe ve Yoğun Duygulanım
Nedir?
Sınavın öğrenciye yaşattığı kaygının ilk adımı, gireceği sınava farklı anlamlar
yüklemesi ile başlar:
*Bu sınavda başarılı olamayacağım.
*Bu sınavda başarısız olmak benim başarısız birisi olduğumu gösterir.
*Bu sınavda başarısız olursam anne-babama ne derim.
*Bu sınavı kaybedersem bir daha asla başarılı olamam.
*Bu sınavı kaybedersem arkadaşlarımın ve öğretmenlerimin yüzüne nasıl bakarım.
*Bu sınavda başarısız olursam herkesin benim hakkımdaki düşüncesi değişir ….vb.
*Bu düşünceler kaygının endişe boyutunu dile getiren cümlelerdir. Endişe performansa
yönelik süreçtir ve sınav sonucuna ilişkin olumsuz düşünce, inanç ve beklentilerle ortaya
çıkar.
Ayrıca, öğrencinin aşağıda belirtilen fizyolojik şikâyetleri;
*Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi,
*Midem bulanıyor,
*Elim ayağıma dolanıyor,
*Bütün öğrendiklerimi unuttum,
*Gözlerim kararıyor, terliyorum, başım dönüyor,
*Nefes alamıyorum,
*Ellerim titriyor, uyuşuyor vb.
şikayetler ile ortaya çıkan, sınav kaygısının yoğun duygulanım boyutudur.
*Endişe ve yoğun duygulanım, aşırı derecede ve öğrencinin kendi başına başa
çıkamayacağı bir durum hâlini aldığında, öğrenilen bilgilerin sınav sırasında etkili bir
biçimde kullanmasına engel olur. Bu yaşanılan SINAV KAYGISI dır.

19 Ekim 2008 Pazar

Eğitim Mekanlarında Gürültü


Mehmet AKBAŞ

Oğlumun okuluna gitmem gerektiğinde, bunu teneffüs zamanlarına denk getirmemeye dikkat ediyorum. Çünkü öğrencilerin hepsi enerji dolu, kıpır kıpır. Teneffüs zili çaldı mı, onları durdurabilene aşk olsun! Onlar bu yaşlarda ne gürültünün farkındalar, ne de bundan zarar gördüklerinin. Fakat öğretmenler için aynı şeyi söyleyemeyiz. Zîrâ çocukların okul bahçesindeki cıvıl cıvıl sesleri, koridor ve sınıflarda gürültüye dönüşüyor. Bunun sebebi, sınıf ve koridorlar başta olmak üzere kapalı mekânların akustik açıdan uygun tasarlanmamış ve inşa edilmemiş olmalarıdır. Hatırlıyorum; benim lise yıllarımda da böyleydi.
Yeterli sayıda okul ve derslik yapılması dâima öncelikli hedef kabul edildiğinden, gürültüsüz mekân tasarımı hep ikinci plânda kalmakta, hattâ çoğu zaman bunun farkına bile varılmamaktadır. Kötü akustik şartlar, konuşmaya ve iletişime olumsuz tesir etmekte, dolayısıyla eğitim kalitesini düşürmektedir. Ayrıca eğitim mekânlarındaki istenmeyen gürültüler insanlarda geçici işitme kaybına sebep olmaktadır. Bazı hayvanlar üzerinde yapılan incelemelerde gürültünün beyin hücrelerine zarar verdiği tespit edilmiştir. Halbuki bazı küçük ve ekonomik tedbirlerle daha az gürültülü koridor ve dersliklere sahip olmak mümkündür.
Ses, bir kaynak tarafından hava ortamındaki moleküllerin titreştirilmesiyle ortaya çıkar. Ses basınç seviyesi birimi desibeldir (dB). Rahatsızlık verici bir hâl alan ve eşik değeri insandan insana değişebilen sesler ise gürültüdür.
Bazı müzik türleri gürültü hâlini alabilir. Bunun yanısıra, bir zeminin gıcırdaması veya musluktan damlayan su bile insanın psikolojik durumuna bağlı olarak o an için rahatsız edici olabilir.
İnsan için işitme eşiği sıfır desibel kabul edilirse, oturma odasındaki normal sesler 40 dB, normal konuşma 60 dB, trafik 80 dB, havalı matkap 110 dB ve uçağın kalkışı 125 dB değerindedir. Ağrı eşiği ise 140 dB civarında bir değere tekabül etmektedir.

Gürültünün ne kadarı zararlı?
ISO (Milletlerarası Standartlaşma Organizasyonu) tarafından 1971 yılında alınan kararla 90 ± 2,5 dBA (A, insan kulağının frekansa göre sesi filtrelemesidir) insan sağlığına zararlı gürültü seviyesi olarak kabul edilmiştir. Gürültüye mârûz kalan kişilerde geçici işitme kayıpları oluşabilmektedir. Yeterli dinlenme mümkün olduğunda bu kayıplar telâfi edilebilmekte, aksi takdirde işitme kayıpları kalıcı olmaya başlamaktadır.
Sınıflardaki gürültü seviyesinin ders esnasında ve teneffüslerde 72-119 dBA aralığında değiştiği tespit edilmiştir. Gürültü dozimetresi ile yapılan ölçümlere göre, 80 dBA’da 7,5 saat kalmak, % 100 doza tekabül ederken; 90 dBA seviyesindeki bir gürültülü mekânda 8 saat boyunca bulunmak, % 300’lük bir gürültü dozuna mârûz kalınması mânâsına gelir.

Okulda gürültü
Gürültü insanın zihnî ve fizikî faaliyetlerine menfî tesir eder. Öğretmeni iyi takip edemeyen öğrenci, dersten kopar; bu durum süreklilik kazandığında, öğrenci sınıf içinde yalnızlaşır ve asosyal temayüller sergilemeye başlar.1 Her ortamın, orada en küçük bir ses çıkmadığı durumda bile dışarıdan gelen belli, bir gürültü seviyesi vardır. Buna geri-plân (background) gürültü denir. Çevreden kaynaklanan bu gürültünün daha az olduğu sınıflarda dersin sağlıklı şekilde takip edildiğini ortaya koyan araştırmalar vardır.2 Bilhassa zihnî faaliyetlerin yapıldığı herhangi bir ortamda geri-plân gürültünün çeşitli izolasyon tedbirleriyle içeriye ulaşmasının engellenmesi çok önemlidir.
Okullardaki gürültünün kaynağı kısmen dış ortam, kısmen de bina içindeki seslerdir. Sınıf veya koridorun fizikî yapısı akustik açıdan uygun olmadığında bu gürültü engellenemez. Dolayısıyla, sınıf ve koridorlarda gün boyunca gürültü ile yaşamak zorunda kalan öğretmen ve öğrencilerde, zamanla gürültü kaynaklı rahatsızlıklar görülmektedir.
Amerikan Millî Standardı’nda (ANSI S12.60-2002) sınıflardaki geri-plân gürültünün 40 dBA’yı geçmemesi gerektiği bildirilmektedir.3 Çevredeki Gürültünün Değerlendirilmesi ve İdaresi Yönetmeliği’nde Türkiye’de sınıflarda maksimum geri-plân gürültüsü 45 dBA olarak belirtilmiştir.4

Gürültüsüz mekân tasarımı
Akustik çözümler iki bölümde incelenebilir. Birincisi, eğitim mekânının yerinin seçiminden, sınıf içine asılacak panonun cinsine kadar çeşitli uygulamalarla; ikincisi ise, mevcut eğitim mekânlarında gürültüyü azaltmak için alınabilecek tedbirlerle ilgilidir.
Okul binaları için şehir gürültü haritaları incelenerek, bölgenin gürültü açısından en uygun yeri seçilmelidir. Okullar şehirde yoğun trafiğin olduğu bölgelerden uzakta inşa edilmeli veya şehir trafiği okulların yerleşimine göre düzenlenmelidir. Binanın mutlaka bir akustik tasarım projesi bulunmalıdır.
Uzun, yüksek ve birbirine paralel koridorlardan kaçınılmalıdır. Büyük yüzey alanlarına sahip mekânlarda ses daha büyük hacimde yansımakta ve kuvvetlendirilmektedir. Koridorların taban, tavan ve duvar yüzeyleri sert malzemelerle kaplanmamalıdır. Yumuşak sıvalar ve boyalar tercih edilmelidir. Yüzeylerin düzgün olması sesin yansımasına sebep olacağından pürüzlü yüzeyler tercih edilmelidir.
Sınıflarda yumuşak yüzeyli mobilyaların kullanılması pratik olmamakla birlikte sesin yutulmasını sağlayacağından ve yansıma süresini uzatacağından dolayı belli yaş grupları için tavsiye edilebilir. Zeminde halı kullanılabilirse daha iyi olur. Halı yüksek frekans sesleri yuttuğu gibi, sandalye, sıra ve masa gibi eşyaların gıcırtısını da engeller. Bunlara rağmen sınıfta halı kaplama akustik açıdan en iyi çözüm sayılmaz. Bu ancak kreşlerde ve anaokullarında uygulanabilecek bir tedbir olabilir. Düşük ve orta frekanslardaki gürültülerin yutulması için ses yutucu geniş yüzeyli malzemelere gerek vardır. Bunlar genellikle tavana asılan akustik kaplamalar olup, en yaygın kullanılanları elyaftan veya şeker kamışı lifinden yapılan ince delikli panellerdir. Fiberglas yalıtım panelleri de ses yutucudur. Bu malzemelerin sağlığa zararlı ve yanıcı olmamasına dikkat edilmelidir.

Bir sınıf için örnek çalışma
Daha önce inşa edilmiş eğitim mekânlarında bazı düzenlemelerle akustik açıdan daha uygun sınıf ve koridorlar oluşturulabilir. İç hacimlerde aksisada (reverberation) süresini kısaltmak sesin yutulması için gereklidir. (Aksisada süresi, odada bulunan bir ses kaynağının, ses kapatıldıktan sonra 60 dBA azalması için geçen süredir.)
Bir sınıf için en pratik çözüm, tavanı akustik yutucu malzemeyle kaplamaktır. Akustik malzemeler ses yutucu özelliklerine göre ses yutma katsayısı (NRC-noise reduction coefficient) ile sınıflandırılırlar. (Pamuk özlü akustik yutucuların NRC değeri 1,25-1,90; Cam yünü esaslı malzemelerinki 0,70-0,85 ve Metal bazlı malzemelerinki ise 0,65-0,70 şeklindedir.)
İnce malzemeler ancak yüksek frekans, yani düşük dalga boyundaki sesleri yutabilir. Düşük frekans/yüksek dalga boyunu yutabilmek için ise daha kalın malzemelere ihtiyaç vardır.
Ses yutucu malzemeler, sesin yüzeyden içeriye küçük titreşimlerle girebilmesi için gözenekli olarak tasarlanmıştır. Ses dalga enerjisi, havada hareket eden moleküllerin birbirine yakın dizilmiş fiberler arasında yavaşlatılmasıyla yutulur. En verimli ses yalıtımı için, gözenekli malzemenin ¼ dalgaboyu arkasında sert yansıtıcı yüzeyin olduğu ve sesi gözenekli yapının içine odakladığı yutucu malzemeler kullanılmalıdır. Konuşma ses frekansları için yutucu malzemenin 6,5–7,5 cm kalınlığında olması gereklidir.
Küçük boyutlu sınıflarda iyi bir iletişim ve sesin anlaşılabilirliği için 0,4-1 saniye arası aksisada süresi dikkate alınmalıdır. Gerekli ses yutucu malzeme miktarı (alanı), toplam Sabin’in (Sabin, 0,093 m² alanlı bir malzemenin ses yutma birimidir) malzemenin ses yutma katsayısına bölünmesiyle elde edilebilir.
Sınıf ve koridorlarda gürültünün yükseltilmesini önlemek için yumuşak yüzeyli panolar/resimler asılabilir. Cam ve seramik gibi sert yüzeyli malzeme kullanmaktan kaçınmak gerekir. Zîrâ sert ve düzgün yüzeyler sesi daha çok yansıtır. Hele bu yüzeyler birbirine bakıyorsa yani birbirine paralel ise, sesin daha çok yükselmesine sebep olur.
Şehir merkezindeki okulların çevresindeki yollar gürültü yutucu özel asfalt ile kaplanabilir. Gerekirse gürültü yutucu bariyerlerle okulun etrafı çevrelenebilir.
Türkiye’de sınıf akustiğinin iyileştirilmesine yönelik bazı çalışmalar ve ölçümler yapılmış ve yayımlanmıştır.5,6 Önemli olan husus, gürültü ile mücadelede bunların ülke genelinde hayata geçirilmesidir.
Bütün bu teknik iyileştirme çalışmalarının ve tedbirlerin yanısıra, konunun eğitim ve terbiye ile ilgili bir yanının olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır. İnsan fıtratına hitap eden Kur’ân’ın ve Hz. Peygamber’in (sas), sesin yükseltilmemesi konusunda çeşitli ikazlarda bulunduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla gürültünün zararları konusunda öğrenci ve öğretmenlerde belli bir hassasiyetin gelişmesi için çalışmalar yapılmalıdır.sızıntı